

Usta/Sensei, yaşamının son yıllarında, modernizme/bireye özgü olan 'felsefe' ile, bireyleşme öncesinin 'din' anlayışının sentezini yapmaya çalışıyordu. Nishida ilk döneminde 'bilinç' meselesinden, 'katışıksız özdeneyim' konusuna vardığında, 'özgüven' ve 'irade' konularını incelemeye başladı. Oradan, tamamen Nishida'ya özgü bir terim olan '(kişinin/şeyin bulunduğu) Yerin Mantığı' konusuna varmıştır (basho no ronri). Usta/Sensei'nin vardığı son nokta da 'tam anlamıyla hiçlik' (zettai mu) terimidir. Günümüzde bu iki terim de, Japon felsefesinde önemli rol oynamayı sürdürmektedirler. Nishida son döneminde, dünyadaki sosyalist/Sol düşüncenin de etkisiyle diyalektik düşünceyle yakınlaşmıştır. Burada diyalektik 'genel' ile çelişki içindeki 'ben'in ilişkilerini incelemiştir.
Türkleri de ilgilendirecek en önemli son katkısı, felsefe-din ilişkisine uygun olarak, "Dinin ne zaman bir sorun haline geldiği' sorusudur. Tanrı, Budha, bütünlük/tevhid nedir ve bunlar insanın iç benliğine nerede ve ne zaman dokunur? Usta/Sensei, bunu son yıllarında düşünmüştür. Nishida'nın en ilginç bir diğer sorusu, doğrudan entellektüel düşünceyle ilgilidir. 'Entellektüel algılama'nın (chiteki chokkan) dünyayı nasıl yapısal bir şekillendirmeyle kafasında yeniden kurduğunu/oluşturduğunu ve kendini ondan soyutlayarak/özgürleştirerek nasıl yapılar/şeyler ortaya çıkarabildiğini merak etmiştir.