27 Eylül 2008 Cumartesi

Selçuk Esenbel / 1904 Rus-Japon Savaşı'nın Osmanlı Türkiye'si üzerindeki etkisi (2)


Savaş süresince, (Osmanlı) kamuoyundaki Japon sempatisi göz önünde tutulduğunda, Ruslar tarafından düşmanca yorumlanabilecek herhangi bir tutumdan kaçınmak için Sultan Abdülhamit (1842-1918) hükümetinin Japonya ve Rusya'ya karşı izlediği tarafsızlık politikası, üzerinde çalışılmış dikkatli bir politikaydı. 1878'deki Rus yenilgisinden sonra II. Abdülhamit, geleneksel kuzey düşmanına karşı potansiyel müttefik olan Meiji Japonya'sıyla ilk olarak 1890'da kalkıştığı doğrudan ilişki oluşturma çabalarına rağmen, Rusya'ya karşı işibirliğinden yana bir politika izledi. Abdülhamit, Doğu'nun Yükselen Yıldızı'yla yakın ilişkiler kurmak niyetindeydi. 1889'da Ertuğrul fırkateynini, Batı imparatorluklarının Asya sömürgelerinde Panislamcı mesajlarını yaymak üzere iyi niyet elçisi olarak Meiji İmparatoru'na göndermişti. Ertuğrul, Wakayama bölgesi kırılarında, Kushimoto'da battı, gemideki subay ve denizcilerin çoğu Pasifik Okyanusu'nda boğuldu, böylrcr talihsiz görev trajediyle sona erdi. Bununla beraber, Japonlar Büyük Güçlerin anlaşmalarıyla aynı çizgide kapitülasyon elde etmenin peşinden koşarak, Japonya'yla resmi, diplomatik ve ticari bir anlaşma yapmak isteyen Osmanlı bürokratlarının şevkini kırmıştı.

Padişah Türk basınına sansür getirerek, Japonların lehine olan yazıların basılmasını açıkça yasakladı ve basındaki savaş haberlerini yalnızca cephede olan bitenin aktarılmasıyla sınırladı. 1890 Ertuğrul trajedisinden sonra İstanbul'da ortağı Nakamura Kenjiro ile iş yapan Yamada Torajiro Türk dünyasıyla, özellikle İstanbul'daki yaşamla ilgili yazdığı ünlü izlenimlerinde, Osmanlı İmparatorluğu'nu kuranların da Asya kökenli olduklarını ve Türklerin Japon zaferinden dolayı gururlandıklarını yazmıştır. ('Toruko gekan' Tokio 1911) Ancak Osmanlı arşivlerinde, Osmanlı hükümetinin, Yamada ve Nakamura'nın "Japonya'daki doğal afet kurbanları"na yardım için duyarlı Müslümanlardan ciddi miktarlarda bağış toplanmasının önüne geçtiği yönünde bilgiler vardır.

Savaş süresince Osmanlı Devleti, 1902 İngiliz-Japon ittifakının gereği olarak Japonya'ya destek veren İngilizlerle Ruslar arasında kaldı. Bir yandan Karadeniz donanmasının geçişine izin verilmesi için sıkı Rus baskısıyla karşılaşırken, öte yandan Rus gemilerinin Çanakkale Boğazı'nın kuzeyinde tutulması için baskı yapan İngilizlerle karşı karşıya kaldı. Kırım Savaşı'ndan sonra imzalanan 1856 Paris Anlaşması'ndan itibaren Karadeniz donanmasının Akdenize geçişine izin verilmemişti. Ancak Rusya, 1870'de geçişi yeniden başlattı. Bununla birlikte bu, Türkiye ile Rusya arasında 1891'de imzalanan anlaşmaya göre sınırlı bir geçiş olup, anlaşma uyarınca silah ve savaş teçhizatı taşıyan savaş gemilerinin Boğaz'dan geçişi yasaklanmıştı. Savaş boyunca Japon temsilciler Rus gemilerinin Boğaz'daki hareketlerini ve özellikle Karadeniz'deki olası hareketlerini özenle takip ettiler. Fahri konsolos ve aracı olarak görev yapan Yamada ve Nakamura, Galata'daki ortaçağ Ceneviz Kulasi'ne Boğaz'ı gözetlemek üzere sürekli tetikte olan 20 adam yerleştirdi. 1890'larda Japonya'nın Dışişleri Bakanı Aoki Shozo, Japonya'yla dostluk ve ticaret ilişkileri içeren bir anlaşma teklif etmişti. Ancak Osmanlı padişahı Japonya ile daha güçlü ilişkiler için hevesli olsa da, iki devlet arasındaki görüşmeler bir sonuca ulaşamadı. (...)

Yamada'nın anıları ve Japon belgeleri, kendisinin ve Nakamura'nın Viyana'daki Japon elçisi Makino'ya, Rus gemilerinin Boğaz'dan geçişini rapor ettiklerini ortaya çıkarıyor. 4 Temmuz 1904 kadar erken bir tarihte Gönüllü Filo'ya ait Rus ticaret gemileri Petersburg ile Smolensk, silah ve teçhizat taşıyarak Boğazdan geçip Süveyş Kanalı'na doğru yol aldı. Japon yetkilileri, Karadeniz'deki Rus güçlerinin Doğu Afrika kıyısında, Madagaskar adasının yakınlarında bekleyen ve nihayetinde Uzakdoğu'daki savaş alanına yelken açacak olan Baltık filosuna katılıp katılmadığı haberlerine kulak kesildiler. Matsutani, Japon İmparatorluk Donanması'nın, Yamada'nın Gönüllü Filo'nun geçişiyle ilgili raporlarına yüksek düzeyde itibar ettiğini yazar. Sonunda Osmanlılar, Gönüllü Filo'nun başka gemilerine de , aslında 7 gemiye daha Boğaz'dan geçiş izni verdi: Odessa'dan açılan gemiler birincisi Iaroslavi, sonuncusu Merkurii olmak üzere kasımın 6'sı ile 11'i arasında birer birer yedi günde geçiş yaptı. Gönüllü Filo Boğazlar'ı silahsız geçti. (...)

Toplumsal Tarih Dergisi Ağustos 2008 sayısından